Mısır, eski dünyanın ilk siyasi birliğidir. Bu erken doğuşta rastlantıdan çok, olağanüstü şartların oluşturduğu bir yazgı vardır. Bu ülkenin siyasi, etnik ve manevi yapısının dayanıklılığı ve sürekliliği bu oluşumu belgeler. Mısır İmparatorluğu, Asya'nın büyük imparatorluklarından da, Roma İmparatorluğu'ndan da uzun ömürlü olmuştur. Bu, dikkate değer bir olaydır.
Sıkı bir gerekirciliğe bağlanmadan, elverişli bir koşullar demetinin, Mısır'ın kaderini etkilediği söylenebilir. Bu koşullar hem coğrafi, hem de etnik türdendir. Nil Nehri'nin ülke için birleştirici bir etken olması ve düzenli taşkınların kıyılardaki toprakların bereketini sağlaması Mısır bakımından çok güçlü bir coğrafi erken olmuştur.
Afrijalılar'ın ve Sâmiler'in çok erken dönemde Mısır topraklarına yerleşmesi ve tek bir halk olarak kaynaşması ise etnik bakımdan büyük bir önem taşır. Bir de ülkenin çöllere çevrilmiş ve böylece dünyanın öbür ülkelerinden ayrılmış olması onun uzun süreler güvenliğini sağlamıştır. Cilalıtaş çağı belgeleri bu birliğin daha o zaman meydana geldiğini ve Nil kıyılarında kendine has bir uygarlığın doğmuş olduğunu gösterir.
Mısır'ın yazgısı daha o zaman belirlenmiştir. Tarih çağlarında Mısır artık doğal bir gelişme izlemekten başka bir şey yapmayacaktır.
Elimizde bulunan belgelere bakarak Mısır'ın önce bir siyasi birlik kurduğunu, sonra birbirinden ayrı iki krallığa ayrıldığını düşünebiliriz. Bu krallıkların biri güneyde yukarı Mısır'da; öbürü kuzeyde, Delta'daydı. Bu ayrılış uzun sürmüş görünmüyor. Güneyin iki hükümdarı, Skorpion ve Narmer, M.Ö. 3190 dolaylarında otoritelerin kuzayde, Delta'da hakim kılmayı başarıyorlar.
Narmer'in ardından gelenler (M.Ö. 3197- M.Ö. 2278 dolayları) birinci ve ikinci Mısır sülalesini meydana getiriyor. Başkent Thinis'tir. Mısır'ın gelecekteki kudretinin temelleri bu dönemde, ülkenin yönetim ve hukuk bakımından örgütlenmesiyle gerçekleşmiştir.
Sıkı bir gerekirciliğe bağlanmadan, elverişli bir koşullar demetinin, Mısır'ın kaderini etkilediği söylenebilir. Bu koşullar hem coğrafi, hem de etnik türdendir. Nil Nehri'nin ülke için birleştirici bir etken olması ve düzenli taşkınların kıyılardaki toprakların bereketini sağlaması Mısır bakımından çok güçlü bir coğrafi erken olmuştur.
Afrijalılar'ın ve Sâmiler'in çok erken dönemde Mısır topraklarına yerleşmesi ve tek bir halk olarak kaynaşması ise etnik bakımdan büyük bir önem taşır. Bir de ülkenin çöllere çevrilmiş ve böylece dünyanın öbür ülkelerinden ayrılmış olması onun uzun süreler güvenliğini sağlamıştır. Cilalıtaş çağı belgeleri bu birliğin daha o zaman meydana geldiğini ve Nil kıyılarında kendine has bir uygarlığın doğmuş olduğunu gösterir.
Mısır'ın yazgısı daha o zaman belirlenmiştir. Tarih çağlarında Mısır artık doğal bir gelişme izlemekten başka bir şey yapmayacaktır.
Elimizde bulunan belgelere bakarak Mısır'ın önce bir siyasi birlik kurduğunu, sonra birbirinden ayrı iki krallığa ayrıldığını düşünebiliriz. Bu krallıkların biri güneyde yukarı Mısır'da; öbürü kuzeyde, Delta'daydı. Bu ayrılış uzun sürmüş görünmüyor. Güneyin iki hükümdarı, Skorpion ve Narmer, M.Ö. 3190 dolaylarında otoritelerin kuzayde, Delta'da hakim kılmayı başarıyorlar.
Narmer'in ardından gelenler (M.Ö. 3197- M.Ö. 2278 dolayları) birinci ve ikinci Mısır sülalesini meydana getiriyor. Başkent Thinis'tir. Mısır'ın gelecekteki kudretinin temelleri bu dönemde, ülkenin yönetim ve hukuk bakımından örgütlenmesiyle gerçekleşmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder